Ayasofya’nın hukuki statüsü ve kullanımına ilişkin tüm hususlar, 1453 yılından itibaren Türkiye’nin iç meselesidir. Yabancı devletlerin Ayasofya’ya yönelik her türlü müdahale teşebbüsü, Türkiye’nin egemenlik haklarına saygısızlık dışında anlam ifade etmemektedir. Ayasofya Camii, sadece kültürel ve doğal mirasın korunmasına ilişkin Türkiye’nin de taraf olduğu sözleşmeler bağlamında uluslararası toplumu ilgilendirebilecek bir konudur.
Bu bağlamda, uluslararası hukuk açısından “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” ön plana çıkmaktadır. Bu Sözleşme, bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, toplumlarda evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan veya yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla 16 Kasım 1972 tarihinde kabul edilmiştir. Türkiye UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’ye 1983 yılında taraf olmuştur.
Bu Sözleşme çerçevesinde, uluslararası önem taşıyan ve korunmaya değer doğal oluşumlara, anıtlara ve sitlere Dünya Mirası statüsü tanınarak, söz konusu varlıklar Dünya Miras Listesi’ne eklenmektedir. Dünyada toplam 1121 alan, Türkiye’den ise 18 alan Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır.
Ayasofya, 1985 yılında kullanım durumuna ilişkin herhangi bir niteleme yapılmaksızın “İstanbul’un Tarihi Alanları” başlığı altında Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camii, Sultan Ahmet Camii, Şehzade Mehmet Camii, Zeyrek Camii, Tarihi Surlar gibi eserlerin bulunduğu tarihi yarımada içerisinde Dünya Mirası Listesine dâhil edilmiştir.
Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’nin 6. Maddesinde, “Bu Sözleşmeye taraf olan Devletler, 1. ve 2. maddelerde sözü edilen kültürel ve doğal mirasın toprakları üzerinde bulunduğu devletlerin egemenliğine tam olarak saygı göstererek ve ulusal yasaların sağladığı mülkiyet haklarına zarar vermeden, bu tür mirasın, bütün uluslararası toplum tarafından işbirliği ile korunması gereken evrensel bir miras olduğunu kabul ederler.” hükmü yer almaktadır. Sözleşme bir devletin ülkesinde bulunan kültürel varlık üzerinde egemenlik yetkilerini kullanmasını sınırlandırmamaktadır.
Dolayısıyla, Sözleşmeye taraf devletler, Ayasofya kültürel ve doğal mirasının, toprakları üzerinde bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenliğine tam olarak saygı göstererek ve ulusal yasalarının sağladığı mülkiyet haklarına zarar vermeden, uluslararası toplum tarafından işbirliği ile korunması gereken evrensel bir miras olduğunu açıkça kabul etmektedirler. Söz konusu Sözleşme, evrensel miras statüsündeki kültür varlıklarının kullanım şekli yahut hüviyetine ilişkin hiçbir sınırlamada bulunmamaktadır. Aksine, Ayasofya'nın kullanım şeklinin iç hukukda yer alan “vakıf mülkiyet hukuku” çerçevesinde belirlenmesi, Sözleşmenin 6. maddesinde ifade edilen “egemenliğe tam olarak saygı gösterme” ve “ulusal yasaların sağladığı mülkiyet haklarına zarar vermeme” ilkeleri kapsamında Sözleşme’den kaynaklanan bir zorunluluktur. Kısacası, bu varlıkların müze, ibadethane, kamu kurumu yahut farklı bir şekilde kullanılması Sözleşmenin kapsamı dışında kalmaktadır.
AİHM de Osmanlı döneminde kurulanlar da dâhil olmak üzere, vakıfların korunan statülerinin bir sonucu olarak sahip oldukları taşınmaz ve haklarının mülkiyet hakkı kapsamında korunmasını garanti altına almaktadır. Mülkiyet hakkı, maliki olunan varlığı kullanma, değerlendirme ve yararlanma yetkilerini içerdiği için vakfedenin vakfettiği mal ve haklarla ilgili iradesinin korunması gerekmektedir. Dolayısıyla, vakfedenin iradesine aykırı olarak vakıf taşınmazının vasfının değiştirilmesi veya başka bir amaca hizmet edecek şekilde kullanılması AİHM içtihatlarıyla da bağdaşmamaktadır.
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler bağlamında, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine engel teşkil edecek bir hüküm söz konusu değildir. Türkiye dün olduğu gibi bugünden sonra da sahip olduğu kültürel ve doğal miras varlıklarını titizlikle korumaya devam edecektir. Türkiye bu konuda geçmişi en temiz ülkelerden biridir. Türkiye, UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 2011 tarihli İstanbul Tarihi Yarımada Alan Yönetim Planı hükümleri uyarınca Ayasofya Camii’nin özgünlüğünü, bütünlüğünü ve üstün evrensel değerini korumaya devam edecektir.